Bayramlar, müstesna zaman dilimleridir. Hamd olsun Ramazan Bayramına nice günlerden, nice iftarlardan, nice sahurlardan sonra eriştik.
Hepimiz değişik sofraların etrafında her akşam çocuklar gibi sevindik, sevindirdik, sevindirildik. Hep birlikte aynı bekleyişin yolcusu olduk. Topluca aynı sevinçleri paylaştık. Aynı çaresizliklerin sırdaşı, aynı kederlerin halkası olduk. Bizi ayrı kılan farklarımızı unuttuk, kalplerimizle var olmayı öğrendik. Bir olduk, birlik olduk, bire bin olduk. Her akşam iftarı hak ettiğimiz gibi bayramı hak ettik. Allah'a sonsuz hamd-ü senalar olsun. Bayramımız mübarek olsun.
Allah’a hamd olsun sıhhat ve afiyet içerisinde bir bayrama ulaşıyoruz. Tüm benliğimizle Ramazanı yaşadık yaşattık. Ramazanı evimize, mahallemize, camimize, işyerimize velhasıl bulunduğumuz her yerde büyük sevinç ve coşkuyla misafir ettik. Ramazan bizi değiştirdi. Bize birçok kazanımlar sundu. İbadet ve sorumluluklarımızı hatırlattı. Ama bir şeyi unutmamak gerekiyor. İbadetlere olan ihtiyacımız veya sorumluluklarımız, sadece Ramazan ayına mahsus değildir. İman esasları, ibadetler, ahlaki vasıflar süreklilik arz eder. Bunlara ilişkin prensipler, emir ve yasaklar geçici değildir. Bunlar mevsimi geçince çıkarılıp bir kenara bırakılan elbiseler gibi değildir. Bunun için Ramazan ayı boyunca eda edilen ibadetler olsun, bu ayda kazanılan ahlaki vasıflar olsun devamlılığı olmalıdır. Terk ettiğimiz kötü alışkanlıklara, günahlara tekrar geri dönmemek gerekir. Ramazan-ı Şerif’e gösterdiğimiz saygıdan dolayı birtakım kötü alışkanlıkların terk edilmesi ne kadar sevindirici ise, Ramazan bitince günahlara ve kötülüklere tekrar dönülmesi de o kadar üzücü olur. Rabbimizin bizden istediği, “Ölüm sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et” -- “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” kulluk bilinci ille, Peygamberimiz (sav)“Her kul öldüğü hal (amel) üzere diriltilir. ” diyerek kulluğun devamlılık arz ettiğine işaret vardır.
Bayramlar, dargınlıkların ve kırgınlıkların giderildiği, sevinçlerin paylaşıldığı, sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın, barış ve huzurun yaşandığı, küçüklerin büyüklere saygı, büyüklerin küçüklere sevgi gösterdiği, hastaların ve akrabaların ziyaret edildiği, sevgi ve esenliğin dalga dalga toplumun bütün kesimlerine yayılarak gönüllerin alındığı müstesna günlerdir. Bütün bu özellikleriyle manevi atmosferin yoğun bir şekilde yaşandığı bayramlarımız; iyiliklerin ve güzelliklerin sergilendiği, dini ve milli duyguların perçinlendiği çok önemli zaman dilimleridir.
Dünyanın çeşitli yerlerinde acı ve açlık çekmekte olan kardeşlerimizin hüznünü derinden yaşamaktayız. Bu bayramı vesile addederek, sıkıntıda olan kardeşlerimiz için dua etmeli, hain ve zalimlere karşı birlik ve beraberliğimizi pekiştirmeli, vatanımızın bütünlüğü ve milletimizin huzuru için her türlü fedakârlığı göstermeliyiz.
Bayramda fakirlerimizi, yoksullarımızı, dul ve yetimlerimizi, bu günlerde muhtaçlarımızı, ihtiyaç sahibi öğrencilerimizi vatanlarını terk ederek muhacir olmuş Mülteci kardeşlerimizi zekât, fitre, sadaka ve yardımlarımızla sevindirmeliyiz. Birlik ve beraberliğe ekmek ve sudan daha muhtaç olduğumuzu unutmamalıyız. Bayramımızı bu güzelliklere vesile kılmak toplum bireyleri olarak en büyük görevimizdir.
Bayramların gerçek bayram olarak yaşanabilmesi için, başta aile büyüklerimiz olmak üzere bütün yakınlarımızı, komşularımızı, akraba ve dostlarımızı, hasta ve kimsesizleri ziyaret etmeliyiz. Bu kaynaşma ve paylaşma gününde, hiç kimseyi bu bayram coşkusunun dışında bırakmamaya özen göstermeliyiz. Çünkü bayram, toplumun bütün kesimleri tarafından paylaşıldığı oranda bayram olma özelliği kazanacaktır.
Bu vesile ile sevinç, mutluluk ve huzur günü olan bu bayram gününün hem kendimize, hem memleketimize ve hem de bütün İslam âlemine hayırlar getirmesini Rabbimizden niyaz eder, tüm kardeşlerimizin bayramını tebrik ederim.