Kardeşlerim;
Yüce Allah’a manen yakınlaşmamıza ve kardeşliğimizin pekişmesine vesile olan kurban bayramının heyecanı bir kez daha yüreklerimizi sardı. Bizleri bu mübarek günlere ulaştıran Yüce Rabbimize sonsuz hamd-u senalar olsun. Önümüzdeki 11 Ağustos 2019 Pazar günü, müminler olarak hep birlikte bayramı idrak edeceğiz. Kurbanlarımızdan elde edeceğimiz sevabın sevinciyle ve bayramın coşkusuyla en büyük arzumuz olan Rabbimizin rızasına beraberce ulaşmaya çalışacağız.
Yeryüzünde en büyük şeref, Allah’a yakın olmaktır. Allah, bize yakındır. Hem de şahdamarımızdan daha yakındır. Bizim de kendisine yakın olmamızı ister. Bu yüzden bizi kendisine yakın kılmak için sayısız nimetler bahşetmiştir. İbadetleri O’na yakınlaşmamıza vesile kılmıştır. Biz, tüm ibadetlerimizi Rabbimize yakın olmak için yaparız. Zira O’na yakın olan, hakka yakın olur. O’na yakın olan, adalete, merhamete yakın olur. O’na yakın olan, şeytana uzak olur. Ve işte bizi O’na yakın kılan bir ibadet yaklaşıyor. Kurban ve bayram…
Kurbanlarımız, bir taraftan bizi Rabbimize yakınlaştırırken, bir taraftan da insanlığımıza anlam ve derinlik katar. Kurban, her şeyden önce bizlere sorumluluğumuzu hatırlatır. Hayatın akışı içerisinde unuttuğumuz değerleri bir kere daha gözden geçirmemize ve sırât-ı müstakim üzere sebat etmemize vesile olur. Kurban, aslında nefsin arzu ve isteklerine esir olmamayı, kulluk basamaklarında samimiyetle yükselmeyi ifade eder. Zira kurbanımız, Rabbimize sunduğumuz bir samimiyet ve kulluk beyanımızdır. Rabbimiz, bu gerçeği bizlere şöyle haber verir: “Kurbanların ne etleri, ne de kanları Allah’a ulaşır; Allah’a ulaşan yalnızca takvanızdır, samimiyetinizdir.”( Hacc, 22/37.)
Kurbanın anlamı sadece bayram günlerinde hayvan kesmek değildir. Aksine kurban; sadakatin, Allah’a itaat ve teslimiyetin göstergesidir. Gerektiğinde malımızı, canımızı ve bütün varlığımızı Allah yolunda feda etmenin sembolik bir ifadesidir. Bizler, her kurban bayramında, Hz. İbrahim ile oğlu İsmail’in Cenâb-ı Hakk’a mutlak teslimiyetlerinin hâtırasını tazeleriz. Hayatımızın böyle bir iman, teslimiyet ve samimiyet üzerine inşa edilmesi gerektiğini yeniden hatırlarız.
Bu mübarek günleri sünnet-i seniyyeye yaraşır biçimde idrak etmek için hassas davranalım. Hazine değerinde olan bu nadide zamanların hakkını vermek için üzerimize düşen vazifeleri yerine getirelim. Öncelikle, Arefe günü sabah namazıyla başladığımız ve bayramın dördüncü günü ikindi namazıyla birlikte sona erecek olan teşrik tekbirlerini unutmayalım.
Bayramların özü sıla-i rahimdir. Anne-babamız başta olmak üzere sevdiklerimizi sevindirelim. Sevincimize hastaları, yaşlıları, yalnızları, dargınları ortak edelim. Bir gönüle girmede, hayır dua almada, küslüğe son vermede yarışalım. Kurbanlarımızda komşunun, akrabanın, yoksulun, yetimin, muhtacın, muhacirin hakkı olduğunu; verdiğimiz kadar kazandığımızı; paylaştığımız kadar zenginleştiğimizi hatırlayalım. Kurban ibadetini yerine getirirken çevre temizliğine dikkat edelim. Kul hakkına girmeyelim. Kurban Bayramı’nı idrak ederken ve kurbanlarımızı Rabbimize sunarken önceliğimiz O’nun rızasını elde etmektir.
Bu vesile ile sevinç, mutluluk ve huzur günü olan bayram günlerinin kendimize, memleketimize ve bütün İslam âlemine hayırlar getirmesini diler, tüm kardeşlerimizin Kurban Bayramını tebrik ederim. Allah katında kurbanlarımızın makbul olmasını, bayramın getirdiği kardeşlik, dayanışma ve kaynaşma ruhu ile tüm dünyanın barış, huzur ve esenlik içinde yaşamasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz ederim.
Hüseyin Can
Düzce İl Müftüsü